26 Aralık 2008 Cuma

~ BEN YÜREGİMİ AVUTMAYA GİDİYORUM~


Canım yanıyor,tüm kelimelerim tükenmiş,kaynağını bulamayan su gibiyim,deli gibi çağlarken akamıyorum. Duvarlar mı örülmüş aşkın önüne,setler mi çekilmiş. Buradayım diyorsun,yüreğim yüreğinde. Neden hissetmez yüreğim yüreğini. Suretin yanımdayken,ruhun ruhumla neden buluşamıyor .Neden ulaşamıyorum yüreğine.Derin uykulara çekilme vaktidir şimdi. Yorulan yüreğimi uyutma vaktidir.Ben beynimle sevmeyi öğrenemedim sevgili,oysa ki sizin dünyanızda aşk farklı,yüreğimle seviyorum derken beyninizle seviyorsunuz. Sorguluyor,yargılıyor ve kararlar alıyorsunuz,oysa ki duygular sorgulanmayı sevmez ne hissediyorsan onu yaşamak istersin. Yargılanmaktan hoşlanmaz,kırılır.Aşk coşturandır,heyecanlandırandır,beklenendir,özlenen dir,tektir,parça parça yaşanmaz aşk. Bir parçasını şimdi yaşayayım nasılsa seviyor benimdir diyemezsin,her an gidebilecek kadar hassastır aşk. Seviyorsa kalır diyemezsin,aşktan bu kadar kolay gidilebilir mi diye sorgulayamazsın. Duygular akamazsa ruhuna ve çarparsa duvarlarına,unutma aynı şiddette geri döner geldiği yere.Ben senin dünyanda ki aşkı anlayamadım sevgili. Öğrenmeye çalıştım. İçim acıdıkça, acıyan yanlarımı sevginle iyileştirmeye çalıştım. Bir gülüşün unutturdu bazen acılarımı,bir öpüş döndürmeye yetti başımı. Sevgi sözcüklerinle zirveye tırmandım ve o zirvede kaybolmamak için sıkı sıkıya tuttum ellerinden. Hayatımda esen rüzgarımdın benim. Ve o rüzgarın dinmemesi için tanrıya yakarışlarımdın. Anlık değildi sevmelerim her ne kadar anlarda sevmeye çalışsam da seni diye kelimelere dokunuşlarım.İçim acıyor şimdi sevgili,yüreğimi uyutma vakti,senin dünyanda ki gibi sevmeyi beceremedim.Aşk beynimizi uyuşturmak için kendi kendimize söylediğimiz yalanların toplamıdır somut dünyanızda,ben soyut dünyamda gerçeklerimle mutluydum.Ey sevgili sebebini bilmediğim hayal kırıklıklarınla dolu şu an yüreğim. Sen beni,ben seni anlamaya çalışırken yorulan yüreğimi uyutmaya gidiyorum.Yürek olmadan yaşanabilirse bir sevda hala senin aşk dediğin yerdeyim ,bekliyorum.Öğret bana dünyanda ki aşkı,sen benim dünyamda ki aşka aşık oldun,çünkü aşk benim dünyamda çok güzel,çok özel,sende öğret bana sende ki aşkı,gönüllüyüm öğrenmeye. Yürek olmadan aşk oluyorsa öğret bana sana dair ne varsa,ben yüreğimi avutmaya gidiyorum.

6 Aralık 2008 Cumartesi





canım yanıyor bu gidişine...
geceler üstüme geliyor...
ama sadece geceler deil...
sensizlikle boğuşuyorum şimdi...
dur gitme diyemedim...
ağlıyorum şimdi sensizlikte...
canım çok yanıyor...
içimde bir ses var sana sesleniyor..
.yüreğimde biri var sana benziyen..
gözlerimde yaş var senin içn akan ve dilimde sen varsın...
hala seviyorum dediğimsin.
gidişin çok ani oldu...
bu depremde nefes alamıyorum...
en kazında anılar var onları topluyorum...
yokluğun büyük acı tıpkı sana olan sevgim gibi dur gitme rüyamda gördüm seni ellerimde sen vardın...
dur gitme ben yapamam sensiz...


..Görkem DOGANER..

4 Aralık 2008 Perşembe

~~ DAR AYAKKABILAR ~~
O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler.
Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkánında
ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı
söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini
çizdi.
O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı.
Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre
ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.
Kapının her çalınışında koştum.
Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı.
O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni
ayakkabılarımı.
Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan,
önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim
bilir kaç kez okşadım.
Uyku girmedi gözüme.
Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede
oturuyordum ben.
Ayakkabımı babam giydirdi.
Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı.
Ama bunu babama söylemedim. O 'Sıkıyor mu?' diye sordukça 'Hayır' yanıtını
veriyordum. 'Dar, ayağımı acıtıyor' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve
ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.
O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm.
Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu.
Dişimi sıktım.
Topalladım.
Soranlara 'Dizimi vurdum' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını
kimseye söylemedim.


Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...
Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre, kimi
zaman bir sokak, ya da bir şehir...
Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya
dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
Kimi zaman mutlu gözüken bir beraberliktir..
Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık...
Canınız yanar.
Topallaya topallaya gidersiniz.
Sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu...
(Alıntı)

(yazanın yüregine saglık)Serdar Bey'e tşkkr...

4 Haziran 2008 Çarşamba


Bye...........

29 Mayıs 2008 Perşembe


Cansız bir kalp avuçlarında kalan!
Sensizligin koynunda yakalandı sevdam.
Kimsesizligin köşesinde bendim seni haykıran!
Bırak dokunma sen'din canımı acıtan...
İçime çekerek bitirdim hasretini
Silerim izlerini
GELME SEN YETERKİ...
Bıraktım senin acıttıgın kanattıgın yüregimi başka sevdalara!

SEVDAMIN ADI ''SEN'' OLMAYACAKSIN BİRDAHA!!!

GELME
SEN
YETERKİ...

26 Mayıs 2008 Pazartesi








ÇARELER

ÇARESİZZZZZ...

Yakaladım hayatı yakasından.Yine de vermedi seni ßana.Çok ugrastım durmadan.

Tesir etmedi kanayan yarama.Oyuncak ettin Aşkın hain felek Kalbim burkuluyor

Sensizken ufak tefek Sıkıntılara care yok Ayrılıklara care yok Çareler çaresiz, sen yokken

Uzaklar ßir türlü ßirleşmiyor Yokulugunla varsın, sevgiye açken Ayrılıklar sewişmiyor

Sol yanımda sızıyla uyandım bu sabah. Baktım sensizlik var yanımda!Geceleri yıldızlara

anlattıgımız sonsuz sevdamız;Yanlızdı...sensizdi... çaresizdi...Geceler yanlızlıgıma güldü.Siirler

sevdamıza agladı.Kalßime actıgın derin yaralar var ya!Hala sensiz, yanlız ve çağresiz...Hemen

aldım avuçlarıma.Koyacak ßir yer ßulamadım avuçlarımda sevdim.Sen!

Sen çaresizligi ßilirmisin??? ßİldiginden daha çaresizim...

(GÖKHAN TÜRKMEN)

23 Mayıs 2008 Cuma

22 Mayıs 2008 Perşembe



Sözlerin artık ikna etmedigi bu yaşımda,aglamakta artık zor geliyor,
zoruma gidiyor...
Benden sana söylemesi zor,yazması kolay bir kelime;
HOŞÇAKAL...
Aldatıldıgımı bildigim bu geceden sana son bir yazı,son bir hatıra
Seni her çagırdıgımda artık yüregime bir yumruk atamayacaksın
Bende bir başkasının yasak bahçesine ugramayacagım
Artık ne gelmeni isteyecegim nede kalmanı
Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım
Senin oturdugun iskemle boş,ev boş...
İhanetin resmi boşlukta çizili
Şimdi sen başka bir basada başka gözlerlesin
Yüregindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor
Karaya çalan pembeler
Kim kimi kandırıyor bu alemde
Kumdan kalelerimiz her dalfada yıkılıyor
Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık
Dayanıksızım,dayanıksızım
Oldugun yerde oldugun kişiyle kal
HOŞÇAKAL!!!

+ £ } !!

Daha az seviyorum seni...
Unutur gibi seviyorum...
Azala azala..
Aramızdaki uzaklıgın karanlıgında...
Geceler kısalıp gündüzler uzuyor öyle olunca...
Daha az seviyorum seni...
Ve zamanla..
Sen geceyi tutuyorsun..
Ben nöbetini...
Uzak dag kışlalarında...
Görmüyoruz birbirimizi...
Usul usul sis iniyor...
Kopmuş yollara...
Işıgı hafif...
Uykusu agır koguşlarda üzerini örtüyorum senin...
Bir çıg gibi büyüyorsun rüyalarımda...
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin...
Nöbet kadar yalnızken ögreneceksin bunuda...
Artık daha az seviyorum seni...
Unutur gibi...
Ölür gibi daha az...
Yeniden ödetiyorum kendime...
Onca aşkı ögrenemedigini...
Kolay degildi...
Kaç acı birden imtihan etti beni!!!
Birtek gece vardır insanın hayatında...
Ömür boyu sürer nöbeti...
Buda öyleydi...
İyi ol..!
Uzak ol...
Ama bir daha görme beni..!

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Uçsuz bucaksız geceyedir küsmelerim
Gündüzler yok! Işıklar yok bende!
Yürek yanar,kalpler aglar...
Sevdam bile çırpınır çıkış yolları arar!
Birtek gözyaşı kalır...
BİRTEK GÖZYAŞI KALIR YAŞANMAMIŞLARIN ARDINDAN!!!
geceyedir küsmelerimmmm

+ £ } !

15 Mayıs 2008 Perşembe




&KARABULUTLARIM&

:(


Senin hiç başucunda, başının üzerinde, gecende gündüzünde,

Baktıgın heryerde gördügün herşeyde düşlerinde

KARABULUTLARIN OLDUMU...

Heranında bir parça karabulutun daha eklendigi

Gün ve gün büyüyen an ve an artan karabulutların..

Birgece bir umuda sarılıp dagıtacagımmm

Sabahımda artık olmayacak, uykularımı kaçırmıcak

Yemegimin tadı olacak artık içimi acıtmayacak

Canımı parçalamayacak beni ezmicek

DAGITACAGIM O KARABULUTLARI diyip

Parçasına parça, gündüzüne gece,gözlerine yaş, her lokmana zehir,duydugun her sese korku,

İçine dahada acı katan, canından heran bir parçayı alıp karanlıga ekleyen!!!

Dahada büyüyen karabulutlu yarına uyandıgın!!!

ve.... ARTIK ANLADIGIN O KARABULUTLARIN SENİN! KAÇAMIYOR DAGITAMIYOSUN

Dagılmak bilmeyen heran dahada büyüyen karabulutlu yarınlar senin

SABAHLARINDA SENİ UYANMAKTAN KORKUTAN KARABULUTLARIN

OLDUMU HİÇ SENİN!!!

YARIN'IN OLAN KARABULUTLARIN OLDUMU HİÇ SENİN!!!

HERYANI ACI HERANI GÖZYAŞI,ÇARESİZLİK ÖTESİ,KORKULARLA DOLU

KARABULUTLU YARINLARINNN

ENAZINDAN PEŞİNİ BIRAKMAYAN YANLIZLIGININ TEK DOSTU

KARABULUTLARIN

içinde acıyı besleyen...

14 Mayıs 2008 Çarşamba


ÖLÜMÜNE SEVENLER İÇİN
Zengin genç kız kalp hastasıdır. Ailesi kızı kurtarmak içinseferber olmuştur. Tek yol kalp nakli ama nerden bulunacak?Gazetelere ilan verilir ama hiçbir yanıt gelmemiştir. Genç kızhastane odasında günden güne solmaktadır. Ailesi istemediği için ayrılmak zorunda kaldığı yoksul sevgilisini düşünmektedir.Delikanlı "Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbimvar" demiştir zamanında. Genç kızında istediği budur ama lanetolası para ayırmıştırdır onları... Oysa genç kızın kurtulması için para çözüm olamıyordur. Sevgilisindüşünmeye devam etmekdedir kız. Ayrıldıklarından bu yana 5 yılgeçmiştir. "Kimbilir evlenip çoluk çoçuğa karışmıştır" diyedüşünmektedir. Genç kız bunca yıl başka hiç kimseye açmamıştır kalbini. Sevgili yanında olsa hastalık daha da dayanılır olacaktır.Ama yoktur... Zaten ölümde umrunda değildir genç kızın. Sevgilisinibir tek kez görmek istiyordur sadece. Ölmeden önce sadece bir tekkez... Birden babası giriverir odaya ve müjdeyi verir. Aranan kalpbulunmuştur. Genç kız ameliyata alınır, o gece hayatını kaybedenbir gencin kalbi nakledilir. Genç kız iyileşir ve evine döner. Evedöndüğü zaman da kapının önünde bir zarf bulur. Heyecanla zarfı açar ve okumaya başlar:
"Sevgilim senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevgininsığmayacağını bildiğimden;Ne bir kimseyi sevebildimNe de bakabildim...Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü özlemin daha da artıyordu. Hergece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim.Ve sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime. Ve bir gün herşeyi değiştirebilecek bir fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı değerlendirmeyip,kendime haksızlık edemezdim... Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklaragittim, ama artık her gece her daim seninleyim. Sana hep sözünü ettiğimkalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla adını yazdım ona. Seni sendenbile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde!...
(bu hikayeyi paylaşanların yüregine eline saglık)
(biraz uzun ama okumaya deger bence)



BUKADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ!!!


Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten.... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...." Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..." Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle... İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin kalması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı: "Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım.
Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."

(Sadece sevilmeyi seven ama gerçek sevgiden yoksun olanlara!kayıplarına)


TUZ VE SU
Hintli bir yaşlı usta çıragının sürekli herşeyden şikayet etmesinden bıkmıştır.
Birgün çıragını tuz almaya gönderdi.Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndügünde,yaşlı usta ona,bir avuç tuzu bir bardak suyaatıp içmesini söyledi.Çırak yaşlı adamın söyledigini yaptı ama içer içmez agzındakileri tükürmeye başladı.
''Tadı nasıl?'' diye soran adama öfkeyle''ACI'' diye cvp verdi.
Usta kıkırdayarak çıragı kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çıragına bukez bir avuç tuzu göle atıp,gölden su içmesini söyledi.Söyleneni yapan çırak agzından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu soru yaşlı usta:
''Tadı nasıl''
''Ferahlatıcı'' diye cvp verdi genç çırak.
''Tuzun tadını aldınmı''diye soran yaşlı adama ''Hayır''diye yanıt verdi çıragı.
Bunun üzerine yaşlı adam,suyun kenarına diz çökmüş çıragının yanına oturdu ve şöyle dedi;
''Yaşamdaki aılar tuz gibidir,ne azdır nede çok.Acının miktarı hep aynıdır.Ancak bu acının acılıgı,neyin içine konulduguna baglıdır.Acın oldugunda yapman gereken tek şey,acı veren şeyle ilgili duygularını genişletmektir.
''ONUN İÇİN SENDE ARTIK BARDAK OLMAYI BIREAK GÖL OLMAYA ÇALIŞ''

'' SEN GİBİ''
Sevmiyorum artık seni
Yüregimde dolaşıyor özgürce sevgim
Gözlerimden düşen her kurşun tanesi
Vursun alnının ortasından
''SEN GİBİ''
SEVGİYİ OYUNCAK EDENLERİ...
Aşkın hakkını fazla veripte vazgeçilen diyil
Aşkın hakkını veremeyendir
AŞK'A HASRET KALACAK OLAN...


- ABARTILMIŞ SEVDALAR-

Bazen öyle bir an gelir ki abartılmış sevdanızın gerçekle yüzleşmesini yaşarsınız.Sizi çok sevdiğini sandığınız ses geçiştirmek için bir seni seviyorum kondurur yüreciğinize; en kimsesiz en ilgiye aç halinizde.Halbuki içten bir CANIM kaç seni seviyorum eder değil mi?Yalnız hissedersiniz kendinizi sığınmak istersiniz delice sarılmak ağlamak sonra da gülmek.Işık açıktır ama etraf karanlık gelir.Yazdır ama nedense soğuktur hava.Durumu bozuktur gönül yaylarında kar yağar abartılmış sevgilerinize!Birden kim seviyor ulan bu dünyada beni Gerçekten diye haykırmak ister yürek değil mi? Kimse!dersiniz içinizden.İşte bazen böle gelir bazen düzelir.Ama kanarsınız yine abartılmış sevgilerinize kimsesizliğin hikayesidir. İşte bu yanlış bir yerdeyim dedirtten hikaye. Herkes bilir herkes yaşar bu hikayeyi tıpkı benim şu an yaşadığım gibi!İnsanoğlu olmaktan gelir bu hikaye en az abartılmış sevgileriniz kadar abartılmıştır biraz eksik çoğu fazla !

(Sibel İYEM)

Bu hikayeyi yaşama zamanı mutlaka herkese gelmiştir yada gelicektir.Ozaman daha anlamlı olucaktır okuyanlar için.

12 Mayıs 2008 Pazartesi



AŞKIN HİKAYESİ

Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!",Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş.Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim."Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:"Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş."Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir…"
(ANONİM)

TŞKKR...

11 Mayıs 2008 Pazar


SAKIN
GÜLME
KALBİMM...
NEZAMAN GÜLDÜN YARIN'I
AGLADINN!!!



Herkesin 3 kişiligi vardır;


1.Ortaya çıkardıgı

2.Sahip oldugu

3.Sahip oldugunu sandıgı...

8 Mayıs 2008 Perşembe


Aşk Lazım

Tenimden gözlerimden söküp almak kolay mı yüreğimden;Bir resim kalır bugün, yeni doğan güneş gibi gökyüzündenDilim varmaz, kalır durmaz, sonu görmek kolay mı gün geçmedenDuvarlardan, koşmalardan, sıkıldım bunaldım tafralardanSesim çıkmaz, acım dinmez, seni sevmek kolay mı ta derindenGidip geldim, zarlar attım, aşkta kazanmak kolay mı sevişirkenDilim varmaz, kalır durmaz, sonu görmek kolay mı gün geçmedenDuvarlardan, koşmalardan, sıkıldım bunaldım tafralardanAşk lazım, sevmeye kalp lazım, günlerce gülmek lazım,Elinden tutmak lazımSöz lazım, bilmeyen(yepyeni) bir tat lazım,denizler boyunca uzanan kumlarda yatmak lazımGelirsen; bir yaz daha benimle, doyarsan ellereBenimsen; kapı açık dönersen, çıkarım göklere ... GÖKHAN TÜRKMEN

Yan Sen

Hiç aklıma gelirmiydi bu ayrılıkKendime soruyorum cevap yok! Neden ayrıldık?Hiç hesapta yokken, böyle durup dururkenYine aynı telaş yine aynı hüzün yeniden yalnızlık
Ah acıyor bak canım bazen;Ama gel diyemem gelme hiç diyememYar dönüyor bak tüm aşklarım bazen;Sende dön diyemem yanma hiç diyemem..Yan sen!...
Bir ses gibi herkes gibi dünler gibi yanGeçtim tüm hayaller gibi düşler gibi yanGit ne yapıyorsan... Ben nasılsa görmeyeceğimSonra geri dönme, ölsen dönmeyeceğim!!!

7 Mayıs 2008 Çarşamba


İki şeye hakkım olduguna karar verdim:özgürlük ve ölüm.Birine sahip olamazsam ötekini isterim.Çünkü hiçkimse beni canlı tutsak edemez!!!

17 Mart 2008 Pazartesi





گẽήί گẽήℓε Ўαگαмακ √αяκεή گ£ήگįz hαگя£ŧįήℓ£ Ўαگαмακ zoяuмα GįdįЎoя!!!

HåYåT ¥ØLLåяĐåЙ ¢ÎzÎℓмỉ$ ßỉℓє Øℓگےå, ¥ØLLåяĐåЙ ßỉяỉÑỉ گے £¢£c£ЌگےÎÑ گے£¢†ỉqỉЙ ¥ØLĐå ÔℓÛм ßỉℓє ØLگےå , Å$Ќı ßıяåЌıp qỉ†мє¥єcєЌگےỉÑ..

6 Mart 2008 Perşembe

BEN ARTIK GİDİYORUM...


Ben Artık Gidiyorum
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem, bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti belkide senden, sevginden vazgeçmek.Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen, tek yapabildigim yazmak oldugundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere, seni beynimde, içimde bitirerek yaziyorum, yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden, sevginden vazgeçmek istiyorum. Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz "bir tanemmm" olmuştun sen... Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde, Yoktu Sen Kadar Güzel Güleni! Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Ve ben her seferinde en baştan başladım... Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum! Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum... Sesini duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duydugumda içimin titreyip,gözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum... Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen... Zaten kolay olan ne vardı ki benim için; Sanki seni öldürmemle sevmem arasında hiçbir fark yoktu.... Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümek,yeni çıkan filmleri birlikte izlemek, saatlerce sana sarılı kalmak,sadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak, bir sabah gözlerimi açtıgımda yanımda seni bulmak isterken, sen sevgimle utanmamı sagladıgın için galiba gerçekten "bir taneydin"! Işte bu yüzden imkansızlıgına hep inandım! Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever oldugumda, sen benim her şeyim oldugunda ben senin için hiç yoktum... Bu yüzden yalnızlıklarım, aglamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyecegin en son şeydi... Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevdigimden hiç bahsetmeseydim Sen beni hiç sevmedin! Ben Seni Seviyorum dedigimde Seni Seviyordum! Ben Seni Özlüyorum dedigimde Seni Özlüyordum. Ben Senin Için Ölürüm Dedigimde ben senin özleminden zaten ölüyordum... Ve Ben Simdi Senin Hayatından Gidiyorum! Ben Kaybettim... Sen Kazandın! Artık sesimi duymayacaksın... Sana sımsıkı sarılmak istiyordum, kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek, sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin! Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum...Ben artık gidiyorum..(Muzaffer EDGÜ)
SEN Bende Doludoluyken BEN Sende Hiç YOKTUM.Seni Sevdigim İçin CEZALIYIMMM...

ASLINDA SEN HİÇ BENİM OLMAMIŞTIN!BEN SENİ SENSİZ BENİMLE YAŞAMIŞTIM!!!


Dün gece Ankara da nefesini sakladım ve sen diye sabaha dek Ankara’yı kokladım . gene de sen gibi kokmadı hiçbir sokak, hiçbir köşe başı sen gibi saramadı.dün gece tadına baktım tüm acıların,tüm umutsuzlukların ve çaresizliklerin bir çözüm yolu sen bulamadım. Dün gece hiç bilmediğim bir semtin bir parkında oturdum saatlerce seni anlattım Ankara ya,bir kaldırım taşıyla dertleştim yabancı bir Menekşe bir mendil uzattı akan iki damla gözyaşıma.Dün gece Ankara da sensiz dolaştım,sensiz içtim,sensiz simit yedim. Ankara ya bir bir seni şikayet ettim. Ben anlattım o dinledi,ben sitem ettim o suskun kaldı. Ankara dedi ki dün gece bana onsuz hiçte güzel gelmiyor bu şehir sana .o gitti kara bulutlar sardı tüm şehri,o gitti tüm çiçekler boyun büyüktü,o gitti sen gülmez oldun o gideli.dün gece böyle geçti işte Ankara’yla seni konuştuk sana hasret giderdik,seni çağırdık sana sitem ettik.
Oysa Sen Hiç Gelmemiştin Zaten BANA:(
(Duman tedi)

27 Şubat 2008 Çarşamba

Ey Aşk






(BEN SENDEN KAÇAMADIM AŞKINDAN DA YASAKLIM)

Nereye baksam "gel beni bul" diye haykırıyor AŞK. Takılıp gidiyorum ardından askın sesine. Ulaşmaya çalışırken o sese, yakalamaya çalışırken; tökezliyorum her defasında ona giden yolda Düşüyorum... Her düşüşten sonra, yamalı bir sevda daha bırakıyorum ardımda.Ve anlıyorum her defasında neden hep kaçtığımı sevdalarımı yasamaktan...Ve anlıyorum her defasında neden hep yarım bıraktığımı aşklarımı..Ve anlıyorum her defasında, kendime yasakladığım sevdalarım ve sevdayı yasamamışlıklarım, bitişleri görme cesareti yoksunluğundan başka birşey değil... "Sonsuz ve ölümsüz aşk yoktur" Ama o ses... Ahh o askın beni çağıran sesi yok mu? Tıkayamıyorum kulaklarımı artık. "Bulduğumda yaşayacağım bu sefer" kararlılığı ile koşuyorum hep. Düşüyorum.... En ufak bir sendelemede hemen yeni bir arayışa itiliyor yüreğim, sonra bir yeni arayışa daha, sonra bir yenisine daha..... Bu öyle bir kısırdöngü ki, ayni anda çoğul sevdalar esiyor yüreğime; eş zamanlı aşklar yaşıyorum.. Fırtınayı bekleyen ben, yetinmeye çalışıyorum rüzgârlarla.. Üstelik çoğu rüzgâr bile değil ve aslında ben çoğunu en baştan anlıyorum, kendimi kandırıyorum.. Ama gene de atıyorum aşkın ılık esen rüzgârlarına kendimi. Sonu başından belli yarim yamalak sevdalar yaşıyorum. Her yamalı aşktan sonra daha fazla artıyor açlığım, daha fazla artıyor kana kana içme ihtiyacım.. Her biri için "acaba bu kez doğru kişi mi" diyerek es zamanlı aşklar yasıyorum. Ve ben, her defasında; daha da üşüyen bir yürekle baş başa kalıyorum, daha da yalnız bir yürekle.. Ahh! Ama suç bende, salaklık bende.. Çok şey istiyorum ben!!!! insan olmalı ruh ikizim olmalı,
Zihinsel uyum "olmazsa olmaz" larımın başında geliyor.. Ruhum ile sevişebilecek bir yüreğe sahip beden olmalı yatağımdaki.. Ve eğer mümkün ise.. Lütfen.. Birlikte uyuyup birlikte uyanabileceğim biri olsun bu sefer... Görüyorsunuz ya; ne çok şey istiyorum. Üstelik bu kadar da değil, liste daha uzuyor... Tekrar aşkı yaşamayı yasaklasam kendime, eskisi gibi yarim bırakıp gitmeye karar versem???... mi acaba? Ama hayır, ben artık gerekirse boğulmak istiyorum sevda denizinde. Sonları da yasamak istiyorum artık.. Şimdilerdekilerde değil ama, öncekiler, önceki sevdalarımda hep ışıl ışıl gözler vardı.. sürekli düşünüldüğüm ve düşündüğüm, arandığım ve aradığım, çılgınca özlediğim ve özlendiğim, bulutların üzerinde yaşıyormuş casına yaşnan sevdalardı benimkiler. Hep öyle kalsınlar istediğim için yarim bırakıldılar zaten. istemedim o ışıl ışıl gözlerin doruklanmasını.. istemedim telefonumun nadiren çalmasını. istemedim paranoyalarımla başbaşa kalmayı.. Korktum hep bitislerin acımasızlığından.. Sanırım aşk benden intikam aliyor. Dolu dolu, dopdolu aşkları yaşamadım, yarım bıraktım. "Madem öyle gel böyle" diyor simdi bana... "Gel beni bul" diye haykırırken bir yandan, diğer yandan da "ohh canıma değsin, sana sunduğum fırsatları geri teptin zamanında, kendi düşen ağlamaz" diyor sanki.. Ey Aşk ! Af diliyorum senden iste... Çıksana artık karsıma, savursana beni fırtınalrınla. (her kim yazdı ise yüreğine kalemine sağlık)

2 Şubat 2008 Cumartesi


ÖLDÜN İÇİMDE !!!
Meğer bir anlıkmış ateşin senin
Rüzgarsız yağmursuz söndün içimde
Sana da son oldu böyle gidişin
İşte sen o gece öldün içimde
Bitmeyen aşk yokmuş bitmeyen rüya
Neleri yaşatır neleri dünya
Kapıyı yüzüme vurup gittin ya
İşte sen o gece öldün içimde
Varsın aramızda artık dağ olsun
Bu da unutulur canın sağolsun
Söylenecek son söz 'başın sağolsun'
İşte sen o gece öldün içimde...
ÖLDÜN İÇİMDE!!!
(AHMET SELÇUK İLKAN)

Her şeye rağmen, sana ve acı veren aşkına rağmen


Yağmur damlaları saçaklardan sarkarken gönüllere,puslu bir havanın kasvetinde yazıyorum bunları sana… Uykusuzluğun verdiği delilik zamanlarında gözlerimin altında ki morluklar kadar yoksun düşlerimde.geçmişin şimdilere döndüğü zamanlardır bende ,zamanın durduğu an ve başlarım yazmaya ruhumdan esen rüzgarlarım gibi… Düşünürüm de şimdi seni ; Çelişki dolu bir ruhun en güzel yansımasıydın , şehvetin ile ter kokan yatağımda.gün olur eserdin ruhumda savurur dağıtırdın kimliğimi zamanın esiri ruhlara…an olurdu zamanı durdururdun gözlerinde , alırdın hiçliğin zamansızlığına beni de.erişemezdin çok zaman ruhuma, ruhumu ben sererdim ayakların altına ...ezer geçer miydin beni? Düşünür müsün bazen beni,düşünürüm de bazen bunu.şaşırır gülerim kendime sonra.nasıl çıkmıştın karşıma ve nasıl …nasıldı ama ilk öpüşmemiz ya ilk sevişmemiz?ahhh o ilk ruhuna dokunuşum…kendine sakladığın o ilk gülüş…senin sesine aşık olmuştu ruhum ilk bana söylediğin şarkıyla.şimdiyse nefretine mi dersin aşık ruhum?bomboş bir aşkın gölgesiz izleriydi sanırım yaşadığımız.öyleyse neden hala düşümdesin ? Zaman mumların ömrü kadardır odamda ve düşlerim sonsuzdur bıraktığın izlerde.ben yazarken hala sana ,unutulmuş bir tutkunun külüydüm aslında.aldanma düşlerimin gölgesi kelimelere,inanma yazdığımı düşündüğüm bu çelişkilere.ulaşır mı sana geçmişim bilmem ama var oldun yine bir kalbin zindanlarında.artık duvarlara yansıyan mumların can çekişi gibiydi düşlerin çok zaman ve aşkın gibiydi mumların alevi.hani derler di ya rüzgarın mumu söndürüp ateşi körüklemesi gibi.işte tam böyleydi yaydığımız ateş ve ışık.bir rüzgar olmasa da esen bir üfleyişti belki zaman… Mumlarım yaşlanmaya başladı ruhum kağıtlarda erirken.düşlerinin zamanı tükenmeye başladı ,çelişkilerim gerçeklere sarılırken.sen rüyaların pembeliğinde sürdürürken aşkını bir ben miyim kağıtlarda tüketen düşlerini?sormak isterdim sana gerçeklerini.neyse artık ışığım tükeniyorken bana sana mı saçayım ışıklarımdan.sendin seçen karanlıkları ,bendim yalnız kalan ışıklarımdaki…bir yaprak daha harcamışken kendini bana ben harcamışım aşkımı sana,çok mu dersin…Senden arta kalan benDudaklarımda bir özlem türküsü,gözlerimde gece ve gündüz.İçimdeki sönmek bilmeyen ateşVe sonu gelmeyen bir roman.Sürekli çalan bir radyo,dışarıya açılan bir cam,ruhumda ki yorgunluk,ve içimde ki kalp ağrısı.Uykusuzluğa direnen gözlerim,elimden düşürmediğim kalemim,bitmek bilmeyen telaşlarım ve beni hiç yalnız bırakmayan kedim.Hayata dair,aşk’a dair yazdıklarım,sayfalara döktüğüm çizimlerim,balkon kenarında içime çektiğim dumanlarımVe her gece üst komşu çocuğunun bağlıkları.Yavaş yavaş soğuyan hava,içimdeki sönmek bilmeyen yangın.Hep yarım kalan sevinçlerim ve beni anlamayan sevdiğim.Güneşe inat kararan hava,her gece odamın camından göz kırpması yapan dolun ay .Ve yine uykusuz geçecek bir gece.Ölümü bekler gibi beklediğim sabahlar.Her gün aynı kafamda ki karmaşalar.yine kalem elimde, yine satırlar arasında gelip gitmeler.Ve içimde ki o yalnızlık ateşi. beni benden alıp başka bir diyara sürükleyen umutlarım,her gece yatmadan önce yastığımın altına koyduğum eskiden kalma sevinçlerim ve yine off çekişlerim.İki dudak arasında ki kadeh misali sıkışıp kaldığım dört duvarlarım,ve her şeye rağmen senden sonra kırık olan yüreğimin bir köşesinde saklı tutduğum yaşama sevincim var... (duman)tşkkr :)

31 Ocak 2008 Perşembe

Rüya biter ve sabah olur gün doğmuştur artık herkes için .bir tek benim için her gün batmakta doğmak bilmeyen gün!!! .(duman)

Ölmeyeceğim SENSİZ
Ey sevdiğim! Biliyor musun senin o gidişin paslı bir namludan tetik zoruyla çıkan,mikrobu kırılmamış bir mermi misali saplanmıştı göğsüme..... Ama sustum tehdit ettim gönlümü konuşmaması için.Gözümü korkuttum ağlamasın diye .Ad yüzlere bakmasın gönül koymasın diyerek kör ettim sevdamın gözlerini. Ellerimi kelepçeledim senden gayrı tenlere dokunmasın ,senden gayrısının saçlarını okşamasın diye........Kulaklarımı tıkadım her söze. Senden o iki sihirli kelimeyi duyana kadar... -*ÖLMEYECEĞİM SENSİZ DUDAKLARIMIZ KAVUŞMADAN-* Hala muhafaza ediyorum yanaklarıma bıraktığın yetim buseleri. Anılara yeniden senaryolar yazıyorum ,rüyalarımın başrolünde her daim seni oynatıyorum.Ayrılığın acısı yinede beni derinden vuruyor. Beynim yine oscar’a aday hayaller kuruyor .-*ÖLMEYECEĞİM SENSİZ KALPLERİMİZ BULUŞMADAN-*Hala yaktığın ateş yüreğimde, yangına sebebiyet veriyor .Ben yine var olan yokluğunun yok olan varlığımın kaseler dolusu ağız dolusu zehrini akıtmaktayım ciğerlerime.Damarlarımdan beynime giden sevda yoluna varabilmek için yüreğimin güzergahında seyretmekteyim,ve bir ısısı çöl rüzgarı bir delice boran misali esmekteyim.Gönlünün kıyılarına ulaşabilmek için -*ÖLMEYECEĞİM SENSİZ GÖZLERİMİZ KONUŞMADAN-*Hala sevinçlerinin göz yaşı mendilimde damla damla. içime yokluğun doluyor her katlayışım da canım yanıyor bebeğim ``Annesizliğe alışmaya çalışan öksüz bir bebek gibi, elinden oyuncağı alınmış masum bir çocuk gibi.Kalbim namaza durmuş,gönlüm isyanlar da.Günaha gidiyorum bilinç altın da.... gel,gel be artık bir tanem! yorgun yüreğimin dinleneceği bir gönül palası yok .Senden başka artık dayanmaya alışmışlığım tükenmek bitmek üzere çaresizlik ;Düşüncelerimde umutsuzluğun gölgesi gibi . Zavallı kalbim haykırışlar içinde çırpınmakta,yaşlı gözlerim aydınlık bakışlar da, karanlıklarla pençeleşmektezihnim hala algılayamadığı güzel geçmişimde ve bedenim hissettiği soluğun,yorgunluğun,ağırların,acıların ve sancıların vermiş olduğu kararsızlık kabiliyetinin korkusun da...Anlayacağın kahve gözlüm;Sensizliğin acısı bu günde damarlarıma enjekte ediliyor her defa.Bir değil....bin.... defa.... ama ölmeyeceğim bilesin, ölmeyeceğim sensiz ipek yüzlüm.Sevdanın pınarın da aşkın şarabını zil zurna sarhoş olup kendimden geçmeden ölmeyeceğim sensiz.Halis Zonguldak kömürü karası,yalnızlığa meyilli gecelerde sensizliğin tacizine uğradım defalarca. Ama buna rağmen bilmediğim bir yerde,Bildiğim sevdiğim birisinin olduğunun ,farkın da olmaksızın bile bildiğim bilinmeyenlerin arasın da dahi tek bildiğim seni hala sevdiğimi bilmendi serçe yüreklim.DİNLE SEVDİĞİM! KALP ATIŞLARIMIN ZİKRİNİ DİNLE RUHUNDA DUY BENİ,YÜREĞİNE KUNDAKLA GÖZBEBEKLERİMİ SOYKIRIMA UĞRAT EBEDİYEN SİL AŞKIN TARİHİNDEN BENLİĞİMİ YAKIP YAĞMALA,VİRANEYE ÇEVİR GÖNÜL BAHÇEMİ AMA ASLA SENSİZ ÖLMEMİ İSTEME........ ÖLDÜRMEYECEĞİM İÇİMDEKİ SENSİZLİĞİ...SENLE ÖLMEDENSensizliğin arkadaşı olmaktansa,senliliğin esiri olmak ,yalnızlık denizinde yol almaktansa ruhunun derinliklerin de seni sevdiğimi tüm dünyaya haykırarak,çırpına çırpına boğulmak istiyorum aşkın girdabın da.Cinayete kurban gidiyor umutlarım faili meçhul duygular da ,sanık durumöuna düştüm delilsiz yargılanıyorum. Dilim isyanlar da,sözlerim infaz da ,her kelime de ayrı ayrı dava açılıyor gönlümün mahkemesine. Savunma yapamayacak kadar savunmasızım ,itiraz etmeyi aklıma bile getirmiyorum bir an evvel mahkum olmak,kalbinin zindanlarına atılmak , sonsuza dek orda kalmak orda yaşamak istiyorum .ÖLMEYECEĞİM SENSİZ........ DUALARIM YERİNİ BULMADAN..............Sana olan aşkım erginliğini çoktan bitirdi. En olgun dönemine hatta kemala erdi .Şimdi daha çok daha cesur seviyorum seni. Korkmuyorum bir an olsun ölmekten. Tek korkum sensiz ölmek .Varsayımlar üzerine bile berabere kalmak istemiyorum. Ne kadar korksam da BU KORKUMU EZE EZE YENECEĞİM,HAKLI BİR GALİBİYET EDİNECEĞİM DEDİM YA...... ÖLMEYECEĞİM SENSİZ............. CANIM SEVGİLİM;SANA OLAN AŞKIMI FERHAT BİLSE ŞÜPHE EDERDİ SEVGİSİNDEN,VAZGEÇERDİ BELKİDE ŞİRİNDEN MECNUN BU DENLİ SEVEMEZDİ LEYLA`YI CANI GÖNÜLDEN KEREM BAŞINI TAŞLARA VURURDU BENİM YÜZÜMDEN AŞKIMIN BÜYÜKLÜĞÜNE İNANMIYORSAN GELDE OKU AŞKIMI GÖZÜMDEN ÖLMEYECEĞİM SENSİZ...........YEMİN ETTİM CAYARMIYIM SÖZÜMDEN GÜLÜM;DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE YÜREK YİNE YARALI,YİNE KARALI YİNE SENSİZ DİL YİNE SÖZSÜZ YİNE SESSİZ YİNE SENSİZ.....GÖZ YİNE NEMLİ YİNE FERSİZ YİNE SENSİZ DUDAKLAR YİNE KURU YİNE BÜKÜLMÜŞ YİNE ÖPMEDEN YOKSUN YİNE BUSESİZ YİNE SENSİZ.....BAKIŞLAR YİNE MUTSUZ YİNE UMUTSUZ YİNE ÇARESİZ YİNE KİMSESİZ ......................YİNE SENSİZ............................................ ... BENSE BİR BÜTÜN OLARAK SENSİZ YAŞAMDAN VE HAYATTAN BIKMIŞ VE USANMIŞIM ...........ARTIK SENSİZ OLMAKLA NEFESSİZ KALMAK ARASINDAKİ MANADAR BENZEŞMENİN SERZENİŞLERİNDEYİM.........................Bir gün bitecek bu hasret biliyorum ve bekliyorum okşayışlarının esiri olmaya devam edeceğim lakin o ana kadarki olmayışların ürkütüyor beni her saniye düşüncelerin kararsızlığa,umutların karamsarlığa dönüştüğü zaman dilimleri yaşıyorum...... düşüncelerimin kararsızlığı sana olan sevdamın büyüklüğümü sana olan çılgıncasına özlemin gözlerimdeki bütünlüğümü bilemiyorum.umutların karamsarlığı sana bir an kavuşma arzusu mu yoksa yokluğunun yüreğimde parelenmiş; korkarcasına,ürperircesine saygın ve sancılı feryadının haykırırcasına,bağırırcasına,çağırırcasına tutkusunun zihinsel ve bedensel içe vurumunun,dışa vurumunun kapalı veya na açıkça bir ifadesi mi anlamıyorum...... ...her şeye rağmen ölmeyeceğim sensiz;sensizlik başımdan savuşmadanO kadar yorgunum ki sensizliğin yüreğimdeki vurgunluğu tüm düşüncelerimi allak bullak etmeye yetiyor bakışlarımın mutsuz durgunluğu ve tebessümlerimin kırgınlığı, ağlamaklı gözlerimin suskun yılgınlığı birde baş belası bu soğuk algınlığı seni aklımdan çıkarmama engel olmuyor.... sensiz ağlamayı çoktan umutmuşum,gülmeyi ise sahte mizahlarda arıyorum.özüm yok perişanım,sözüm yok boş lisanım eksikliğini yüreğimde hep hissettim hala hissetmekteyim cismini hafızamda şekillendirip hayallerimde resmetmekteyim hep o devasa kavuşma anının hayalindeyim,meyalindeyim zikrettiğim heceler manasız,kendi kendime zifrettiğim geceler merhamet özürlü sevdiceyim! ama ölmeyeceğim sensiz ......sevgin damarlarıma ulaşmadan...Ben hala yalnızlığın çeşmesinden sensizliği içiyorum,içmeye devam edeceğim;ağzımda çalkalayıp sana kavuştuğum gün aşk ateşi kusacağım avuçlarına Yokluğunun acısını yüreğimde hissede hissede,çeke çeke varlığına bir adım daha yaklaştığımın tezindeyim.. Umutlarımın kaybolduğu her anda varlığının bilincine vararak ümidimi buldum,tazeledim her daim;göz yaşı pınarımı kuruttum sevgimin üstüne yağmur yağmasın aşk ateşim sönmesin diye Rüyalarla bezedim hayallerle süsledim sevdamı;damarlarıma saldım kanımda yüzdürdüm,sana olan çılgınca sevgime sardığım özlemini Sensiz talan edilen gönül bağımda artık çiçekler açmıyor ruhum hastalıklı hala karantinada,bitkisel hayatı yaşıyorum bitkilerden ve senden uzakta........ Seni dolaştırıyorum vücudumun her bir yanında;hücrelerime hapsettim seni,iradem her konuda idaresini yitirmiş bir konumda,sensiz depremle yerle bir olmuş taşınmaz koca bir enkazım.....gel......gel....harcımı yeniden kar, temelimi yeniden at beni yeniden inşa et bebeğim...... ......ölmeyeceğim .....sensiz....ellerin tenime dokunmadan.... Ekseni etrafında dönüyor duygularım koordinatsız,umutlarım paralel düşüyor hayallerime dört mevsim zamansız Sensiz gönül sözlüğünde aşkın tarifi yok,imla hatası bulmak mümkün,olası sorulara verecek hiç bir cevabım yok ne kadar aşkın dersine çalışmış olsam da,sensiz sevgilerin sinyali zayıf her ne kadar frekansı doğru yazsam da kalbimde tek bir kıpırdanma yok sevgiye dair.....anlaşılan yönü tutturamıyorum yada aşkın kablosunu fişten çekmişler..... ......ölmeyeceğim sensiz sevgim kalbine oturmadan....Ultrasonda gördükleri sevgim sezaryanla doğum yapıyor sensizlik hastanesinde...... feryadım yankılanıyor bütün koridorlarda,taş kalpli bir doktorun ameliyat masasında kobay olarak kullanılıyorum,... aşka saygısı olmayan tüm insanlar mezarımı kazmış ölmemi bekliyorlar...ama bilmiyorlar ki benim kalbim sende atıyor... ...bilmiyorlar ki ölmeyeceğim sensiz..... Sensiz geçen zaman içimdeki sana olan özlemi sana olan hasreti sana olan yangını daha da körüklüyor,,, Gel, gel artık kollarım hep açık,sonuna kadar; sarılmanı bekliyor göğsüm,gizlediğin gizlerle sensiz günlerin bende bıraktığı derin izlerle bekliyor.... Seni bir gün değil,seni bir hafta değil,seni bir ay değil,seni bir yıl değil,seni bir ömür değil seni mahşere kadar seveceğim... sanmaaaa...... seni mahşerden sonrada seveceğim..... ne zaman dersenki aç kollarını sana döneceğim,o zaman dizlerinde yatıp kollarında öleceğimmmmm .... DEDİM YA! HEP SÖYLÜYORUM YA!............. .....ÖLMEYECEĞİM SENSİZ....( yazarını bilmiyorum ama yüreğine sağlık her kim ise)

Berduş


Artık böyle yaşıyoruz her köşe başın da bir şişeye bir derdi gömüyoruz. Nerde akşam orda sabah dedikleri olsa gerek.şişeler iyi bir dinleyici her yudum da bir sıkıntı akıtıyoruz,her köşe başı bir meyhane ,her yanan sokak lambası sıkı bir dost biz bize geçinip gidiyoruz.hava soğukmuş kimin umrun da,ellerim ceplerimde üşümekle donmak arasında kalmış ya gözlerimden akan iki damla yaş kimin umrun da.bu gecede buldum bir meyhane ıssız sakin üstelik yanan birde lambası var içimi ısıtmıyor olsa da,sol yanındaki yangın yetiyor bedenimi yakmaya,kavurmaya. İçtikçe azalır gibi oluyor dertlerim,dönen başıma rağmen,bulanan mideme ve tiksindiğim bu hayata rağmen devam bir kadeh daha fon diklemeye.İçimdeki karartı çekti beni gecelere,şişenin en dibine.nerde akşam orda sabah. Herkes uyurken bense her gece sana içtim şerefine değil şerefsizliğine içtim,kaldırdığım her kadehte.(duman)